Translate

9 Eylül 2014 Salı

pasaport kontrol..

             Sesleri birbirlerinin aynısı olan Türk Hava Yolları pilotumuz sayesinde oldukça zevkli bir  yolculuğumuz oldu.İstanbul-San peterburg uçağında Türk sınırları üstünde son yemeğimizi yedik.Uçaktan inince şebekenin attığı ‘’İsveçe hoşgeldiniz’’ mesajıyla biraz şaşırıp ‘’yanlış yere mi indi bu uçak?’’diye tereddüt etsemde sonunda Rusya’ya gelmiştik.
             Taksiyle otobüse bineceğimiz Baltık istasyonuna geldik asıl macera burda başlıyormuş meğer! Otobüsle Estonya sınırına geldiğimizde otobüsü boşalttık ve valizlerimizle beraber sınırda pasaport kontrolünden geçmek için sıraya girdik.Herkes sorunsuz geçti ,gri pasaportlu Türk vatandaşı olan bana kadar...Görevli bir bana bir pasaportuma bakıp kabini terk etti :D Uzun süre dönmedi.Yolcular ve polisler biza bakarken dördümüzün pasaportuda görevlideydi.Sınır kapısında çalışmalarına rağmen ingilizce bilmeyen görevliler sağolsun baya zorluk çektik.Bir Japon’un yardımıyla dertlerini anladık.Bizim hiç bir ülkenin vatandaşı olmadığımızı zannetmişler ama artık Estonya’ya gri pasaportla girebilirsiniz biz ne olduğunu öğrettik :D Her kontrol noktasında görevlilere error verdiren pasaportlarımız yüzünden yol olması gerekenden çok daha uzun sürdü.Zaten yaklaşık 7-8 kes daha kontrol edildi.
Okulda yapılan programlardan sonra narvayı gezmeye başladık sahile gidiyoruz dediler.-9 derece de ne sahili derken donmuş denizle karşılaştık.Karla kaplı denizde yürümek müthiş bir
deneyim.Yemek için Krenholmi’ye gittik geleneksel yemek nasıl acaba diye düşünürken haşlanmış patatesle karşılaştık!Tabi yanında ananas zannettiğimiz balkabağı ve balıkla.Masa da hoşafı gördüğümüzde ise sevinmemek elde değildi.Tatlı ise tam olarak bir kase sütün üstüne dökülmüş çilek reçeli köpüğüydü ama tadı güzeldi.Ve kesinlikle ekmekleri müthişti.Restauranttan çıkıp buz patenine gittik ve buza rağmen dışarıdan çok daha sıcaktı.  
       Yeni bir gün daha başlamıştı.Sabah uyanınca tayt çorap pantolon şeklinde kat kat giyinip kahvaltıya indik sonra da yola çıktık.Uzun bir yolculuktan sonra kaleye geldik.Çok uzun ve buzla kaplı merdivendileri çıkmadık,resmen tırmandık.Ama kalenin içindeki hediyelikçi için gerçekten değerdi.Matruşkalar,rus çanları,çakmaklar,kılıçlar...Öğle yemeği vakti geldi,baltık denizine kıyısı olduğu için sanırım balık gerçekten güzeldi.
      
 -15 derece ve yerler buzla kaplı olmasına rağmen üşümemeye,bırakın karda yürümeyi buzda koşmaya başlamıştık.Etraftaki insanların bizi anlamamasını yüksek sesle iğrenç espiriler yaparak kutladık.Tallin kesinlikle tam turistler içindi.Dükkanlar,restaurantlar hep tarihi binalardı tabi savaştan sonra kalanlar.Bugünde bitti,yorgun argın otele geldik.
       
Günün çoğu okulda etkinliklerle geçti.Öğlen yemeğinde animelerden tanıdığımız prinçli poğaçayla tanıştık ve kahverengi şekerli galetamsı bi kurabiyeyle.Estonyanın geleneksel dansını izledik çok hoştu,sonra biz dans ettik o çok hoş olmadı :D
     4.günümüz de otobüste diğer ülkelerden gelen arkadaşlarımızı çorum leblebisiyle tanıştırdık TURKISH LEBLEBİ ? :D Çok sevdiler özellikle de adını :D Kiliseye geldik ve cenazeyle karşılaştık,biz o koku eşliğinde dua etmeye çalışsakta fazla dayanamadık.Ottonun söylediğine göre iki gündür ordaymış cenaze malesef tütsüler kokuyu yeterince bastıramamış.Neyse yemeğe gelelim kaç gün yediğim en güzel şeydi balkabağı mücveri,patates ve hoşaf.Doldurulmuş hayvanların olduğu bi yere gittik  geyik,ayı,rakun,baykuş..
       Vee dönüş yolu...Lux ewpress hogwartsa kafa tutacak derecedeydi.Gelişimizin aksine gidiş yolculuğu çok güzeldi.Aramalarda extra teknolojikti(!) alman kurtlarıyla :O San petersburg da valizleri bırakacağımız kadın ingilizce bilmediği için baya uğraştık yine.Yani  Rusya da ingilizce fazla işinize yaramıyor malesef! Zar zor bıraktıktan sonra metroya bindik ve Nevsky caddesindeyiz...Nehire mi baksak yoksa birbirinden güzel ve tarihi olan binalara mı diye düşünürken oyuncak müzesi zannettiğim çikolata pastahanesiyle karşılaştık .Ve orda elimi attığım ilk çikolata İstanbul da üretilmişti :D

       Valizlerle hava alanına girerken ufak sıkıntılar hariç sorunsuz geçmiştik.Dört gözle Türk Hava Yollarının yemeğini bekledik ve beklediğimize değdi...Hatice’yle serdar ortaç eşiliğinde yurda dönüşümüzü kutladık.Rusya-Estonya maceramız burda sona erdi ama İstanbul başladı.Yeşil köy sahilinde denize nazır butik otelimizde martı seslerine açtık gözlerimizi,sahile inip yürüdük.Balık ekmeğimizi hızlıca yiyip taksiyle uçağa yetiştik. Yayında ve yapımda büyük emeği geçen Feyza Akdan’a sonsuz teşekkürler :D
          Sena Ünal 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder