Translate

7 Eylül 2014 Pazar

Vİyana kapılarında

·                    Valizlerimiz hazırdı.Yolculuk için erkenden kalkıp havaalanına ulaştık.Hepimiz çok garip duyguları bir arada yaşıyorduk ; hem ailelerimizden ayrılmanın burukluğu hem de farklı bir ülkeye gidecek olmanın vermiş olduğu merak vardı hepimizde.Heyecanlıydık elbette ama merağımız heyecanımızla birleşip bize çok farklı tanımsız duygular yaşattı.Ayrılık zamanı geldiğinde kapılardan geçip uçağımıza doğru ilerledik.

·       Uçağa defalarca binseniz dahi inanın sizi saran bir havası var.Aramızda daha önce binmemiş arkadaşlarımıza 'Uçak düşerse ne olur' Muhabbeti ise olmazsa olmazımızdı elbette.Uçağın kalkması ile hepimizde bir rahatlama oldu.Özge'ye uçakta internetini kullanabileceğini söylediğimizde yüzündeki mutluluk gerçekten görülmeye değerdi. Hazır biz uçağın saatlerce süren bir araç olduğu düşüncesi ile koltuklarımıza yerleşip kitaplarımızı okumaya başlamışken kemerlerimizi takmamız için gelen uyarı Yusuf,Özge ve beni gülme krizine girdirdi.Rahmetli Kemal Sunal'ın filmleri aklımıza geldi.Bize göre ya İstanbul yerine başka yerdeydik yada uçaklar gerçekten uçak hızında gidiyorlardı.İniş yapmamıza yakın zamanda İstanbul'un müthiş manzarası hepimizi mest etmeye yetti.



·                                 İstanbul'da hiç bitmeyeceğini düşündüğümüz ve bazıları için işkence olan pasaport kontrol sırası inanın bizim grup için hiç öyle olmadı en derin sohbetler,kahkalar,espriler ve daha niceleri...Feyza Hocamızın anlattıkları,Yusuf'un esprileri,Özge'nin telefonda internet paketini bir an önce bitirme çabaları...Her şey çok güzeldi.



·                                 Pasaport kontrolde sonra uçağımıza bindik.Ve kısa süre sonra Viyana'ya ulaştık.Kabul etmeliyim ki bekledimiz şey tam olarak buydu : Düzen...Bu şehirde herşey bir düzen içerisinde her şey birbiriyle uyumluydu daha sonra trenimize binip Landeck'e doğru yolumuza koyulduk.

Avusturya'da kitap kültürü Avrupa'nın genelinde olduğu gibi yüksek trende insanlar birbirini rahatsız etmeden ya kitaplarını okuyor yada sohbet ediyor uzun bir tren yolculuğunda sonra nihayet vardık.


Çoğumuzu daha önce bizlerde kalmış arkadaşlarımız karşılayıp evlerine götürdü.Kaldığım Bouvier ailesi gerçekten nazik ve kibar bir aile idi. Yıllarca kafamızda oluşturulan Avrupa insanı kabalığının yerinde inanın yeller esiyordu.Aile düzeni evde kusursuzca işliyordu her fert ne yapması gerektiğini biliyor ve buna göre hareket ediyordu.Bana bir oda verdikten herkez kendi odasına çekildi.Ertesi sabah okulda toplanıp eski dostumuz Buket'i gördük.Herkez birbiri ile kaynaşmaya çalışsada Estonya bu konuda oldukça soğuk bir davranış sergiledi.Daha sonra hep beraber ayrılıp Landeck-Tirol turumuza başladık.



Tur rehberimiz elbette Buket...Bizi herkez muhteşem karşılamış olsada Buket'in yeri ayrıydı.Öncelikle bölgenin çarşını gezdik daha sonra bölgede 'Türk Döneri' diye satılan muhteşem dönerimizi tattık.Buket'in abisi ile tanıştıktan sonra gezimize devam ettik.Oradan alışverişimizide yaptıktan sonra kale gezimizi yaptık.



Avusturya gezimizin zamanı nerdeyse kusursuzdu.Tam olarak Christmas  zamanına denk gelmişti.Yapılan kutlamalar,pastalar ve o güne ait özel gelenekler vardı.Punch adında içki yine Christmas zamanında yapılmaktaydı.Yine tam Christmas'a denk gelecek şekilde her gün 1 mum yakılıyordu.İnsanlar bu güne özel süslemeler ve hediyeler alıyordu.Yine  Christmas Market adında hediyelik eşya standlar kuruluyordu.


·                             Ertesi gün Avusturya gençlerinin kendi aralarında yaptığı bir partiye katıldık bu partide bütün arkdaşlar bir araya gelip sohbet ediyorlar ve daha sonra barlara gidip eğlendikten sonra  evlerine gidiyorlar.Eh hazır bizde ordayken katılmazsak olmaz diyip Avusturya gecelerine kendimizi bıraktık.Eğlencenin doruğuna vardığımız bu gecede güle oynaya evlerimize dağıldık.




Tirol gezimizi okulda toplandıktan sonra yürüyerek gerçekleştirdik.Önce mumlarımızı yaktıktan sonra dağın tepesine doğru yürümeye devam ettik.Bu arada soğuk içimizi resmen titretiyordu.Hayatımda ilk defa o gün gördüğüm gayzer ise bu soğuğun telafisiydi.Maalesef ki gezimizin gece zamanına denk gelmesi ve ışık yetersizliği yüzünde hiç fotoğraf çekemedik.



Müzeye yaptığımız yolcuktan sonra Avusturya'daki okulun müdürü bizi trenle yaptığı sürpriz ile şehir turumuza başladık.Ve turun sonunu kilise ziyareti ile      tamamladık.





Daha sonraki gün kayak yapmaya alplerin eteğine doğru yol aldık akşamdan hazırladığımız kızaklarımızı ve özel su geçirmez kıyafetimizi giyip yorucu bir zirve tırmanışı yaptık.Tırmanmaya devam ederken düşen sıcaklıktan dolayı hepimiz çok yorulduk ve aynı zamanda çok üşüdük.
Zirveye vardığımızda orada bulun bir restaurantta sıcak enfes 'Knodellarımızı' yiyip.Hep beraber gitar eşliğinde şarkılarımızı söyledik.Alplerin müthiş manzarasında soğuğun pek bir önemi yoktu.Molamızın sonunda hepimiz kızaklarımızın başına geçip Alpler'den kayarak aşağıya indik.


Veda akşamı geldiğinde hepimizde bir burukluk vardı.Bir hafta tanımış olsanız bile insanlara ne kadar çabuk bağlanabileceğimizi anladık.Sertifikalarımız verildikten sonra hep beraber şarkılar söyleyip dans ettik.



Hiç birimiz o gecenin bitmesini istemiyorduk.Ama her güzel şeyinde elbette bi sonu vardı.Ertesi sabah ev sahiplerimiz bizi tren istasyonuna bıraktı.Birbirimize veda ettikten sonra sessizce Landeck ile de vedalaştık.Ve Viyana'ya doğru yola koyulduk.



·                           Viyana garip bir şehir kendine has kokusu ,yaşantısı ,düzeni, kültürü ve insanı vardı.Şehir sanki moda kataloglarından fırlamış gibiydi.Pahalı elbiseler,gösterişli arabalar,kaliteli markalar ve daha niceleri...




Viyana resmen bizi içine çeken bir karadelik gibiydi.Tamamen bütün ve asra dayanmış bir şehirdi.Sanki hep oraya aitmiş gibi bir his bırakıyordu içinizde...
Bu şehri şehir yapan en büyük özelliklerinden bir tanesi de şehrin tarihiydi elbette.Yıllarca Osmanlı egemenliğinde olan bu ülke tarihsel gelişim bakımından en çok nasibini Viyana almış.





·     Avrupanın göz bebeğinden olan bu şehir Meydanın büyüklüğü kutlamalar ile birleşince adeta görsel şölene bürünüyordu.Her tarafta marka olması bize garip gitmedi değil doğrusu ama şehirde yürüdükçe bunlar hoşumuza gitmeye başlamıştı.




       Ertesi sabah valizlerimizi toparlayıp yola koyulduk.Havaalanına vardıktan sonra uçağımızı fazla beklemeden bindik.Uçağa bindiğimizde gariptir ki bu şehri ne kadar çok sevsekte bir gün daha kalacak kadar dahi olsa enerjimiz yoktu.Evi özlemiştik.Evi ev yapan etkenleri özlemiştik.Uçağımızın İstanbul'a inmesi ,telefonumuzun sinyalini bildiğimiz operatörlerde kullanması, etrafta insanların Türkçe konuşması bile bize bir huzur getirmişti.Daha sonra uçağımıza binip Konya'ya döndük.Geride bıraktıklarımız şeyler asla unutulmamak üzere hafızamıza kaydedildi.Hiç şüphesiz yaşadığım en güzel haftaydı.Bunu sağlayan Feyza AKDAN hocama sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum sonsuza kadar minettarım.Kendisine hayat boyu başarılar diliyorum.Ve Ayrıca projede emeği geçen herkese teşekkür ederim.

                                                                            Aykut AKTAV




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder